Haşim bin Urve diyor: ``Ben hz. Aişeden Kur`anda olan hatalarla(!) ilgili sordum, mesela, Allahu-Teala Kur`anda diyor ``el-Mugamin``, fakat biz okuyoruz ``e`al Muqimin``, yine Allah diyor ``Manan``, fakat okuyoruz ``el-Munin``, biz ``el-Sabun`` olarak okuyoruz, fakat Kur`anda ``el-Sabin`` olarak yazılı``. Hz. Aişe dedi: ``Bu, Kur`anı mushaf edenlerin (yazanların) hatasıdır``. (Suyuti, ``el-İtqan``, c. 1, s. 183-184)
Suyuti bu hadisi Buhari ve Müslimin şartlarına göre sahih(!) olarak naklediyor.
Sahih-i Müslim, Zekat kitabı (5. kitap) hadis No: 2285.
İbn-Abbas Peygamber(s)den naklediyor ki: ``Adem evladının servetle dolu vadisi olsaydı, o böyle birisini yine isterdi. Onun karnını toprak dışında hiçbir şey doldurmayacak ve Allah Ona dönene dönüktür``. İbn-Abbas diyor: ``Ben bunların Kur`an ayetleri olup-olmadığını bilmem``.
Zuheyrden gelen rivayetde İbn-Abbası zikretmeksizin diyor: ``Ben bunların Kur`an ayetleri olup-olmadığını bilmem``.
Gördüğünüz gibi, Peygamberin (s.a.a.) vefatının ardından sahabeler doğru yolu kaybetmiş, bu kelamları Kur`an ayeti olarak nakledip-etmeme konusunda şüpheye düşmüşlerdir. Bilmiyorlar bunlar ayetmi, değilmi. Belki ayet, belki değil.
Sahih-i Müslim, Zekat kitabı, 5. kitap hadis No: 2286
Ebu-Musa Aş`eri Basradan kariler davet etti. Onun daveti üzere 300 kişi geldi. O karilere dedi: ``Sizler karisiniz ve Basra ahalisinin iyilerisiniz. Kur`anı sıkca okuyun ki, keçmişdekilerin unuttuğu gibi siz de unutmayasınız. Biz Beraat suresi edabında bir sure okuyorduk, fakat şimdi unutmuşum. Hatırladığım sadece bu ayet:``Adem evladının servetle dolu iki vadisi olsaydı, o yine üçüncüsünü isterdi. Onun karnını toprak dışında hiçbir şey doldurmayacaktır``. Musebbihat suresine benzer bir sure yine okuyorduk. Fakat, ne yazık ki, onu da unutmuşum. Ordan hafızamda kalan bu ayetdir: ``Ey iman edenler! Yapmamanız gerekeni neden yapıyorsunuz?! Biz her insanın amelini boynundan asar ve kıyamet günü (tüm amellerini) açık kitap gibi karşısına çıkarırız``.``.
Dikkat edin, Ebu-Musa diyor ki, ``Biz Beraat edabında (129 ayet) bir sure okuyorduk, fakat şimdi unutmuşum``. Ehl-i Sünnet diyor ki, bu ayetler nasih ayetlerdir. Ama Ebu-Musa nasihten falan sözetmiyor. Herkes de biliyor ki, bir ayet nasih edilse bile, Kur`andan çıkarılmaz ve mensuh ayetle birlikte zikredilir, kaldı ki 129 ayetlik bir sure çıkarılsın. Yine Ebu-Musa Musebbihat edabında bir sureyi unuttuğunu, bunun üzerine karileri davet edip onlara Kur`anı tekrar okumalarını söylüyor ki, herkes duysun. Dikkat ederseniz, sadece ikisinin hafızasında kaldığını söyleyen Ebu-Musanın zikrettiği ayetleri ayrı-ayrı surelerde yine okuyabiliyoruz.
Siz Abdullah ibn Mesudu bilirmisiniz? Tanımıyorsanız tanıtalım
Sahih-i Buhari, c. 6, kitap 61, Kur`anın fazileti, hadis No: 521
Mesriq diyor: ``Abdullah bin Amr Abdullah bin Mesudu hatırlayarak dedi: ``Ben hep onu seveceğim, çünki Peygamberin (s) şöyle söylediyini duydum: ``Kur`anı şu dört kişiden öğrenin-Abdullah bin Mesud, Selim, Muaz ve Ubai bin Ka'b``.``.``.
Dikkat edin, Abdullah ibn Mesud-ki, ondan Kur`an öğrenilmesi emredilmiştir(!)-şöyle diyor: ``Kur`anın son iki cüz`ü sure değil, dualardır``.
Sahih-i Buhari, c. 6, kitap 60, Peygamberin (s) Kur`an şerhi, hadis No: 466
Alkame diyor: ``Biz (Abdullah ibn Mesudun talebeleri) Şama geldik. Bizim gelişimizi Ebu`d-Derdâ işitmiş, akabinde bizim yanımıza geldi de: ``İçinizde Abdullah ibn Mes`ûd`un kıraati üzere okuyan kimse var mı?`` diye sordu. Biz: ``Evet var``, dedik. Ebu`d-Derdâ: ``Hanginiz en iyi okuyan?`` dedi. Arkadaşlarım işaret edip beni gösterdiler. Ebu`d-Derdâ bana: ``Oku!`` dedi. Ben ``Ve H-leyü izâ yağşâ ve Jn-nehâri izâ tecellâ ve`z-zekeri ve`l-ünsâ`` şeklinde (Mâ`nın hazfıyle) okudum. Ebu`d-Derdâ: ``Sen bu okuyuşu sahibin İbn Mes`ûd`un ağzından mı işittin?`` diye sordu. ``Evet``, dedim. Ebu`d-Derdâ: ``Ben de bu okuyuşu Peygamber (S)`in ağzından işitmişimdir. Bu Şamlılar bize karşı dayatıp, bu okuyuşumuza razı olmuyorlar``, dedi.
Sahih-i Buhari, c. 6, kitap 60, Peygamberin (s) Kur`an şerhi, hadis No: 467
Bize el-A`meş, İbrâhîm en-Nahaî`den tahdîs etti ki, o şöyle demiştir:`` Abdullah ibn Mes`ûd`un talebeleri Ebu`d-Derdâ`nın oturduğu yere (yânî Şam`a) geldiler, Ebu`d-Derdâ da bu gelenleri aradı ve onları buldu da:`` Hanginiz Abdullah`ın okuyuşu üzere okuyor?`` diye sordu. Alkame: ``Hepimiz onun kıraati üzere okuruz``, dedi. Ebu`d-Derdâ:`` Hanginiz ezber ediyor?`` dedi. Arkadaşları Alkame ibn Kays`ı işaret ettiler. Ebu`d-Derdâ: ``Sen, İbn Mes`ûd`un ``Vel-leyli izâ yağşâ`` sûresini nasıl okurken işittin?`` dedi. Alkame: `` ``Ve`z-zekeri ve`l-ünsâ`` şeklinde okurken işittim``, dedi. Ebu`d-Derdâ: ``Şehâdet ediyorum ki, ben de Peygamber(S)`in bu âyeti böylece okuduğunu işitmişimdir. Fakat bu Şamlılar benim ``Ve halaka`z-zekera ve`l-ünsâ`` şeklinde okumamı istiyorlar, vallahi ben onlara tâbi olmuyorum``, dedi.
İşte böyle ağalar. Hakkı görmeyen veya görmezden gelenler için Rabbim ne de güzel demiş: ``Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.`` (Bakara/7)